8 Mayıs 2014 Perşembe

KARGA ÇIRPTIĞI KANATLARIYLA BİR FIRTINA OLUŞTURSUN.

Adaletli bir dünya istiyorum.
Sigaranı düşmanının elinde söndürebileceğin
Kafatasını  küllük olarak kullanabileceğin… olanaklar istiyorum.
Adaletli bir dünya istiyorum.
Savaşta çatlayan düldüle…
Hipodromda lüks bir ahır istiyorum.
Adaletli bir dünya istiyorum.
Ekmeğine kan doğrayan bir gençliğe…
Amfetamin gibi gelen muvakkat hevesi kınıyorum. 
Adaleti bir dünya istiyorum.
Senle benim ortak hiçbir kümede buluşmadığımız..
Her çözümün boş kümeye gittiği..
Boş u bir değer olarak kabul edebileceğimiz bir dünya istiyorum.
Adaletli bir adaletsizlik istiyorum.
Işınlanmak gibi mesela..
Yorulmamak..
Seni severken hiç bıkmamak….
Adını koymadan bir oyun oynamak.
Adaletli bit tepki istiyorum.
Her etkiye aynı tepkiye vermeyecek..
Yaslandığın duvara et kemik büründürmeyecek bir saçmalık istiyorum.
Adaletli bir sevgi istiyorum.
Her kapısı sana çıkan..ama her kapıda farklı senler olan karmaşık kurgu istiyorum.
Bazen de adaletli bir belirsizlik istiyorum.
Yağmurun yağma saatini tahmin etmek…
Karşılıklı saçmalıklaşa bileceğin bir sen istiyorum.
Resmin hep duvar da kalmasın istiyorum.
Bu ütopya 800 yıl sonrasına ulaşmasın…
Her şey vaktinde olsun.
O karga çırptığı kanatlarıyla bir fırtına oluştursun.
O rüzgar yavruyu yuvasına geri koysun.
Ütopyalar gerçek olsun.

istiyorum.

BUM BUM BUM



Bum bum bum..
Duy işte silahımın sesini..
Kalbine dayadığım ağır metali..
Kanımda gezen sarhoş mermileri...
Bum bum bum..
Korkak kuşlar kaçtılar.
Hepsinin uçuşu seni taklit etti.
Zarafet dolu kanatlarına....
Bum bum bum....
Olay mahali tereyağlı börek gibiydi.
Saçmaydı yani.
Yerdeki kan izleri...
Zenci bir gansterdi.
Tek yapılacak şey üzerine bir sigara içmekti.
Sonra da...
Çok uzaklardan gelen çuff çuff trene binmekti.
Uzağın ölçü birimi artık hasretti.



 

27 Eylül 2013 Cuma

Bazen....
Bazen işte bebek
Bakarsın öyle
sadece sadece sadece
yavaş yavaş
Alırsın anılarını....
Çıkarsın kapıdan...
Atarsın çöpe
Bazılarını yakarsın
Bazılarınında
Neyse burada söylenmez..
Sesi bütün şehir duyduğunda
İşte bu sesi
Dinle...
Bir sigara daha yakmışım demektir.
Bu koku bütün şehri sardığında.....
Comandante................
.......
.............


28 Ağustos 2013 Çarşamba

24 Ağustos 2013 Cumartesi

Saat 4 ve Yoksun


Sen bir suydun sen ilaçtın
Hoşcakal iki gözüm hoşcakal
Hoşcakal canımın içi hoşcakal



5 Eylül 2010 Pazar

Labilord 6

Karanlık hızlıca yayılıyordu.Kanlarına sızarken uyku ile biraz daha tatlı oluyordu.Bok kokusu ile beyinleri bulanan zekayi ile durmazın gözlerinde gittice büyüyordu.Karanlık !.Sessizliğe eşlik eden adım sesleri belli bir ritmi yakalamışken hızlıca arkadalarından gelen adım sesini algıladılar.Karanlık !.İstemsizce arkalarına bakmak istemeleri ile korkuların amansız düellosunu korkuları kazanmışken ilerde gördükleri ışık ile ümit zerreleri umut tanecikleri ile rahatlayama sebeb oldu.Hızlıca yürüdüler.Karanlıklığı bölen bir parça ışığın neden olduğunu umutlar zamanla yerini karanlık düşlere bıraktı.
Koştular.
Koştular.
Ciğerleri hava ile dolarken vücutları bu çaresizliğe tepkisi koydu.Beyinleri ile kısa süreliğe rahatlamayı seçti.
Bayılmışlarlardı.
......
Gözlerini açtığında önünde beliren kalabalıkla rahatlama zerreleri kalbine yavaşca ekildi.Yalnız olan durmaz  ayıldığında cadde üzerinde köşede baygınlığını atlatmıştı.Herşey geçmişte olduğu gibiydi.Gelecekten söz etmek ise burada oldukça saçmaydı.Yavaşca ayağa kalktığında üzerindeki tozları hızlıca sirkeledi.Cadde üzerinde hızlı adımlarla kalabalığa karışmıştı.Kimse birbirinin yüzüne bakmıyordu.
İçgüdüler ile hareket etmek zorunda kalan durmaz yürümenin gerekli eylem olduğuna karar verdi.İlerde bulunan bankanın sağından saparken birden gözü parlak camlara ilişti.Gördüğü yüzünün hayretler içerisinde ellerinin kontrolsüz hareketiyle yanaklarına dokundu.Kaygan cildi üzerinde dakikalarda yanaklarına dokundu.
Ellerine baktı.Yüzüne dokundu.Hissetmenin tadına vardı.Gençliğin tadına varmak istedi.
Tekrar yürümeye başladı.
Karşıya geçmek için topluluk ile beklerken birden karşıda onu gördü.
Kırmızı yanıyordu.
Dalgalı saçlarını ise rüzgar savurmaktaydı.
Kırmızı yanıyordu.
Narin ellerinde tuttuğu defterin kapağına dokunan parmakların boğumlarının nazikliğine hayran kalmıştı.
Kırmızı yanıyordu.
Dudak kıvrımlarından dökülen kısacık bir kelime olmak için can atıyordu.
Kırmızı yanıyordu.
Düz ve ince kaşlarının zarafetine şahitlik eden her gözü kıskanıyordu.
Sarı yanıyordu.
Bir an için sıcacık ellerinin ellerine değdiğini hayal etmek istiyordu.
Sarı yanıyordu.
Sürekli gittiği marketin kasiyeri olup bir an için ilgi odağı olmak ve aklında yer etmek istiyordu.Paranın gücünü burada seviyordu.Ellerine dokunmak ve sıcaklığını hissetmek...Açamadığı poşete yardım etmek.İyi günler sözcüğü yerine seni seviyorum demek istiyordu.
Yeşil yandı.
Her adımına eşlik etmek istirken düş bozumuna uğramayı küfürlere boğuyordu.

Karşıya geçen durmaz birden yönünü değiştirdi.Hızlıca onu takip etmek amacıyla peşinde uyumlu adımlarla kalabalığı yardılar.Birden sağında belirip yüzüne bakmadan konuşmak istedi.Böyle hızlıca yürümek ve onunla rotasını belirlemek istedi.
Evine doğru gidiyordu.Adımlar hızlandığında rotasını markete doğru ayarladı.
Markete girdiklerinde ise bu sefer önüne geçip görüş alanına girmek istedi.Avın avcının görüş alanına girmesi gibi sırtındaki zıpkın ile adımları kısıtlandı.
Yavaşca görüş alanına girip ürünlere bakmaya başladı.
Naber durmaz ?
Gözlerine bakmamaya karar vermişti.

29 Ağustos 2010 Pazar

Labilord 5

Deneyimler

Amansızca ışığın etrafında dans ederlerdi.Korkardım işte.Gazeteyi alıp şaplatamazdım.Işığın etrafında gene bir arı,kutsal dansını sürdürmekteyken korku ile her zaman aklımıza iğnelerini savuruyordu.
Bu gidişe dur dedim.Dur dedim.Işığın  büyüsüne kapılan yağız arı,cengaver......
Kudurup başı dönen arı üzerime saldırmak isterken ışığı hızlıca kapattım.30 sn sonra odayı aydınlattığımda etrafda hiç birşey yoktu.Aradım.Yılmadım.Aradım.Ama yoktu.Derken halının köşeninde sarı-siyah renkleri ile gözümü alan arıyı gördüm.Görmemle hemen ışığa hücum etti.
Zorlu bir düşman olmuştu.Işığı her kapatığımda en ücra köşelere uyanık sivriler gibi saklanıyordu.
Onu öldürmek istemiyorum.Yeterince sivrisineğin canına kıymıştım.Acıma duygumu tekrardan bana kazandıran bu arıyı öldürmemek için büyük uğraşlar verdim.Işık ne kadar kapalı kalırsa kapaklandığı yerde o kadar uzun kalıyordu.Işığımı son kez olması ümidiyle söndürdüm.Bizimkide can ışığa bak bak gözler gitti.
Bekledim.Bekledim.Bekledim.
Işığı açtığımda gene tabana kapaklandığını biliyordum.Aradım...taradım.Sonunda onu yerde buldum.
Beni fark etmemişti.Hızlıca tişörtümü çıkardım ve arının üstüne  attım.Yavaşça topladığım tişörtüm ile balkona çıktım ve narinle silkeledim.Hemen üzerime kamikazeler misali  saldırılar düzenledi.Tişörtüm ile sertçe havada kıvrak hareketler yaparak onu yıldırdım.Yenilgiyi kabullendi.Uzak diyarlara doğru hızlıca uçmaya başladı.Her zamanki gibi barbi bebek diye anılan balkon kuşu bana yani çıplak vucuduma bakıyordu.Hızlıca dört duvara gizlendim.
"İşte böyle gençler.."
Zekayi anısı anlatırken gözlerinden yaş geliyordu.
"Ama anlamalıydım.O arının dedemin gördüğü varlıkların habercisi olduğunu...
Çünkü
Arıyı kovuşumun ertesi gününde barbi bebek ile göz göze geldim.Nazikce caddeyi izliyordum.
Birden bana nah işareti yaptı.Yaşlı kadın dedim.Eli kaymıştır.Üstelemedim.Bakkala ekmek almaya gittiğimde hemen arkamda belirdi."Arı tekrar gelecek ve dedeni sokacak."Filmlerdeki gibi yüzümü ona dönmeden kulağım ile onu izledim.Ekmek dolabının parmak izleri ile dolu camındada yüzünü görüyordum.
"Yakında gelecek ve dedeni sokacak ve labilordun en güzide parçası bizim olacak"
İşte o anda yüzü değişti.Sanki başka bi alemden geliyordu.Kırışık elleri ve iri gözleri insanın içine başka evrenden gelen canlılar korkusu salıyordu.Korkmuştum."Ben bilmem bi dedemle konuşun."
Bana bakmadan bakkalın yanına doğru yöneldi.Bakkal konuşmaya başladığı anda ağızını kapattı.
Yüzü değişmişti.Bakkal hemen özür dilemek istedi."Ablacım kusura bakma..az önce arkada melemen yaptıkda çocuklar içine sarımsakda koymuş.Bu yüzdense burnunu ve ağızını kapatmanın nedeni özür dilerim.Seviyorum sarımağı bırakamam onu kaç defa ikaz aldım.Çok kötü kokuyorsun.Dolmuşta felan hiç omuzumu yaslayamadım birine neden çünkü her zaman sarımsak yiyiyordum.Antibiyotik ama bak kızma sağlığım için..."Barbi bebek konuşmadan kaçmıştı.
Bakkal hemen "Satışlar demek  bu yüzden kesat demek bu yüzden benden sık alışveriş yapmıyor."
Akşam dedeme anlatmıştım.Dedem o kadın deli demişti.Dedemle çöplükte karşılaştıklarını bilemezdim.
Uzaylı olduğunu bilemezdim.Çocuktum.."
"İşte böyle genç adamlar.O yüzden sarımsak ve tarçın. ama elini gözüne sürünce yakıyormuş."
Ağlıyordu.
Hızlıca dövdüğü.Sarımsakları tarçın ile karıştırdı.Deliğe yavaşca serpti.
İnleme sesleri akıllara kazınmıştı.
"Atalarımız boşuna dememiş.Helelelelelyy sarımsak yiyen  raplutlarla konuşulmaz....heleleleeeyy bizim topraklarda bu yüzden yetişmezmiş..."
Boşluğa saçılan ruhlarda orada uzun süre kaldıkları için alışkanlıklarından paylarını almışlardı.
Boşluğa aktarım durduğunda zekayi hemen deliğe baktı.
Karanlık uzanıyordu.Gözlerini kamaştıran zifiri karanlık korku doğurmuştu.
İniş için hazırlıklar başlamıştı.Soyulmuş sarımsaklar bellere takılmıştı.Tarçınlar ise bilek kısmına yapılan özel giysilerde saklanıyordu.
"Dedem için bunu yapmamız lazımken daha çok insanlığı göz önünde bulunduralım.Hem atölye,kuyumcu,onları burdan koymamız lazım.Gidelim...durmaz."
Durmaz ise yamyamlar ile olmak gibi bir tercih hakkına sahip olmak istiyordu.